Sevgili dostum Ertuğrul Ortaç ile bir sohbet sırasında Bolu Kıbrısçık rotasının güzel olduğunu duymuş ve not etmiştim. Bu sohbet çok yakın bir zamanda değildi. Yolculuk 26 Mayısta mümkün oldu.
Rota:
Pazar sabahı 6:00 da uyandım ama 7:00 ancak yola çıkabildim. Eskiden sanki daha hızlı hazırlanırdım. Otoyola gişelerinde beni bekleyen Ömer ile buluştum. Geciktiğim için homurdanıyor, hazır bahaneleri sıralayıp yola düşüyoruz. Otoyoldan Akyazı çıkıp kendimizi akaryakıt istasyonuna atıyoruz. Yakıt alıp Mudurnu'ya doğru devam ediyoruz.Yolun bundan sonraki kısmı zümrüt yeşili dağlar arasında geçiyordu. Tepelerde bulutla birleşmiş dağlar mutlu etti beni. Taşkesti'den Bozyaka'ya kadar yol böyle devam etti.
Bozyaka'ya geçince ortam bir anda değişti. İç Anadolu bozkırına merhaba dedik. Coğrafyamızın kısa mesafede çok hızlı değişmesi oldukça etkileyici. Yol kenarındaki ağaç altında ikinci molamızı verdik. Önceden hazırladığım sandviçler ve termostaki çayla kahvaltı yapıyoruz. Bu arada Ömere yola hazırlıklı çıkmak üzerine nutuk çekiyorum. Umurunda olduğunu sanmıyorum.
Nallıhan'a ulaştığımızda bozkırın içinde yükselen renkli tepeleri hayretle seyrediyorum. Geçmiş jeolojik zamanlarda pasta katları gibi üst üste birikmiş göl depolarının zamanla bir ressam inceliği ile işlenmesi ile bu büyülü atmosfer doğmuş. Buralarda yürüyerek keşfetmek gerekiyor.
Öğle saatlerinde Beypazarı'na ulaşıp yakıtları dolduruyoruz. Bu saate kadar az mola verdik. Motosiklet sürmek çok keyifli bu keyfi sürekli kesintiye uğratmak istemiyoruz.
Beypazarı'nda Karaşar tabelasından dönüp kuzeye doğru Kıbrısçık yönüne hareket ediyoruz. Yolun bu kısmından bitimine kadar her kilometresi muhteşemdi. Sürekli yükselen virajlı yol kah tepelere kah vadilere indi. her çıkışta her dönüşte farklı bir manzara ile büyülendik. Güzel köyler ve yaylalar gördük. Yükseklere çıktıkça sert havada üşüdük. Asfalt tahminimizden daha güzeldi. Ömer önümden kaptırıp gidince bende normal rutinlerimi biraz aşıp onu takip ettim ve genelde limitlerimizin üzerinde sürdük. bu dağ yolları ile 250NK'lar çok uyumlu oldu. Yolun her noktasına iyi tutundular, gaz açtığımızda iyi cevap verdiler. Ben bir ara manzaraya takılıp kalınca Ömer uçup gitti. Çok ileride beni beklerken buldum.
Yolun Bolu tarafında bir miktar trafik olsa da. Yüksek çam ağaları arasından heyecanlı bir iniş gerçekleştirdik. Yolumuzun üzerinde Gölcük Tabiat Parkı var. Daha önce yoluma ters düştüğü için gelmemiştim. Şimdi tam dek geldik. Hafta sonu yoğunluğu vardı. Göle ulaşıp bir kaç kare fotoğraf çekip ayrıldık. Bu gölde Karagöl, Abant ve Yedigöller gibi heyelan set gölü.
Bolu merkezinin caddelerinde bir miktar dolandıktan sonra otoyola ulaştık. Hızımızı arttırıp 60 km kadar sürüş yaptık. Hem aç hem de yorgunduk. Bir dinlenme tesisine kendimizi atıp karnımızı doyurduk. Devamında bir yakıt molası dışında durmadık. Akşam 19.00 da eve ulaştık. Günü 600 kilometrelik sürüşle bitirdik.
Bu yolculukta aksiyon kamerası almadım. sadece telefon ve fotoğraf makinası vardı. Sadece keyifle yolculuk yapmak istedim. Çekim yapacağım zaman yolculuğu ona duruma göre planlayacağım. Her şeyi bir arada yapmak yorucu ve yıpratıcı. Fotoğraf makinasında 56mm( 35mm eşdeğeri 112mm) lens var ve bu lens sadece belli konularda işe yarıyor. dolayısı ile sadece işe yarayacak yerde çıkarıp fotoğraf çekiyorum. Yolda gözlerim sadece bu lense uygun konular aradı. Bu durum daha fazla odaklanmamı sağlıyor. Bazen sınırlamak yaratıcılığı doğurur.
1 yorum:
Adem hocam,
Yine yüzümde gülümseme ile okudum gezi notlarınızı. Epey yıllar oldu oralardan geçmeyeli, sayenizde kokularını rüzgarlarını hatırladım. Ne zaman geçsem her daim serindi, soğuktu.
Sizin ve sevgili Ömer'in emeklerinize sağlık.
Yorum Gönder